24 SAAT DAVASINI DÜŞÜNEN ADAM: ZÜBEYR GÜNDÜZALP

Selahaddin Şafak, Zübeyr Ağabeyle alakalı hatıralarını Nur Eğitim ve Kültür Platformuna anlattı.

Zübeyr Ağabey, daima Risâle-i Nur’a dikkat çekerek onun bitmez tükenmez bir hazine olduğunu dile getirirdi. Bu eserlerin mutlaka değişik tabakalara tanıtılması gerektiğini söyler, iyi istifade etmenin yollarını araştırmamızı isterdi. “Aç insan nasıl yemeğe koşuyorsa, sizler de Risâle-i Nur’lara öyle koşacaksınız” derdi.

Zübeyr Gündüzalp deyince, hâzâ Kur’ân, hâzâ dâvâ, hâzâ Risâle-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri aklıma geliyor. Her zaman, her an, sadece dâvâsını ve hizmetini düşünen bir insan. Sadece Risâle-i Nur ve hizmet için yaşayan dâvâ adamı. Hayatta tek hedefi, hakaik-ı imaniye ve Kur’âniye’ye hizmet etmekti. Başka bir düşüncesi yoktu. Bana Zübeyr Ağabey şunu öğretti:
“Ben, risâlelere herkesten ziyade muhtacım. Ben, ümmet-i Muhammed’i sahil-i selâmete çıkaran geminin hademesiyim. Minnetimi sadece Allah’a duyarım. Hayatımı sadece Allah rızası için Kur’ân’a ve Risâle-i Nur’a feda ederim.İnsanlardan övgü,alkış,takdir beklemem.Hizmetle alakalı herne iş olsa aynı ciddiyet ve sadakatle yaparım..”
Bana derdi ki:
“Herkes derdini size anlatacak. Ama siz derdinizi sadece Allah’a anlatacaksınız.”
Ben o zaman yaşça küçük olduğum halde, hizmetlerin içinde bulunmam hasebiyle Zübeyr Ağabeyden çok fazla teşvik, teselli ve iltifat aldım. Zira Tahirî Ağabeyin yanında kalıyordum, zaman zaman da Bekir Ağabeyin yanına giderek—Fırıncı, Birinci, Kutlular ve Abdulvahit Ağabeyler Bekir Ağabeyin yazıhanesinde beraber kalıyorlardı—oradaki yazı işine yardım ediyordum. O yıllarda daktilo kullanabilen insan çok fazla yoktu, biz de biraz biliyorduk.

O yıllarda hizmet demek Zübeyr Ağabey demekti. Her konuda disiplinli ve dirayetli idi. Bir mesele olunca Tahirî, Sungur ve Bayram Ağabeyler gibi Üstadın talebelerini toplar ve tek ses, tek vücut olarak camianın görüşünü dile getirirdi. İttihadı en güzel şekilde temin ederdi…

Risâle-i Nur ve Üstaddan hiç taviz vermezdi. Zübeyr Ağabeyin bu tutumu ve tavrı sonucu o zaman Risâle-i Nur Talebeleri, cemiyete yön veren, kamuoyu oluşturan bir gruptu.  Zübeyr Ağabeyin en büyük özelliği, herkesin bardağını kabiliyetine göre doldururdu. Onun ihtiyacı olanı ona ders verirdi. En güzel tarzda dâvâsını anlatırdı. Hizmet söz konusu olduğunda, hastalık dahil hiçbir şey onu durduramazdı. Nerede bir hizmet varsa orada olurdu.
***

Zübeyr Ağabey, her konuda her hadisede Kur’an’a,  Risale-i Nur’a, Üstad’a ait bir ders çıkarırdı. O yıllarda bir parti kurma işiyle alakalı duyduğu olaydan sonra o konu ile alakalı şöyle dediğini hatırlarım.
“Allah senden razı olsun, Hacı Tevfik! Bana Üstadıma sadakat dersi öğrettin. O, bir şeyh efendiye bu kadar sadakat gösteriyorsa, bizim ondan çok daha fazla bu asrın en büyük Müceddidine sadakat göstermemiz gerekmez mi? Bu konuda çok büyük ders aldım!”
Bana göre Nur Talebesi olmak isteyene Zübeyir Ağabey en büyük örnektir. O, 24 saat dâvâsını, hizmetini düşünen, yaşayan ve anlatan gerçek bir Nur Talebesi idi.

Üstad’ımızın ”Nur’un kumandanı ve kahramanı” diye vasıflandırdığı Zübeyr Ağabey,Tahiri Mutlu, Mustafa Sungur, Ceylan Çalışkan, Hüsnü Bayram,Abdullah Yeğin, Bayram Yüksel Ağabeylerle beraber  Üstad’ımızın hizmetkar, talebe ve diğer bölgelerde cematin ileri gelen ağabeyleriyle biraraya gelerek Risale-i Nur’un meslek ve meşrebine uygun olan meşveret sistemini kurmuştur.

Vefat sırasında yanında Merhum Dr. Sadullah Nutku, Merhum Mustafa Ekmekçi, Mehmet Fırıncı ve Eyüp Ekmekçi ağabeyler bulunur. Sadullah Ağabeyin sunduğu zemzem suyunu içip, gözlerini yumar. Odaya tarifi mümkün olmayan bir koku yayılır.

Cenazesini Merhum Osman Demirci Hoca yıkar, orada bulunanlara da teberrüken birer maşraba su döktürür. Ve meşhur sözünü söyler:

”İşte talebe medreseden mezun oldu..”

2 Nisan 1971 de vefat eden Zübeyr Gündüzalp Ağabey Fatih Camiinde onbinlerce Nur Talebesinin katıldıgı cenaze namazı sonrasında Eyüp Sultana götürmek için, Fatih’den, Eyübe kadar  insanlar yürümüştü. Caddeler insanlarla doluydu. Müthiş bir kalabalık ve sevgi seli halinde  Eyübe gelindi. Ve burada daha önce ders yaptığımız yerde defnedildi. Allah Rahmet etsin.
En büyük üzüntüm, böyle bir ağabeyden daha güzel, daha iyi istifade edemememdir. Zira o Üstadımızın gerçek bir veziri idi. Zübeyr Ağabeyin bize verdiği üç nasihatle sözlerimi bitirmek isterim:
1. İhtiyata dikkat et. İhtiyatlı konuş. Kırmızı kaplı kitapların içindekileri oku. Başka şeyleri değil.
2. Konuştuklarına dikkat et. Bir insanın yüzüne söyleyemeyeceğin hiçbir şeyi arkasından söyleme. Sonra mahçup olursun.
3. Biz Allah’a hesap vereceğiz. Allah bizi hesaba çekecek, unutma. İnsanları kandırabiliriz, ama Allah’ı asla!

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir