CEYLAN AĞABEY’İN NOT DEFTERİNDEN

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatnda yer alan önemli merkezlerden birisi de, Afyon iline baglı Emirdağ’dır. Emirdağ denilince de akla hemen Çalışkanlar Ailesi gelir. O devirde maddi manevi hertürlü imkanlarıyla Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine koşan bu asil ailenin her ferdi ayrı ayrı hatıralarda yer alır. Fakat bu ailenin bir mensubu olan Ceylân Çalışkan Ağabey’in ise yeri başkadır. Çok genç yaşında Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine giren Ceylan Ağabey’e, o yıllarda Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, yaptığı bazı tavsiyelerini not aldığı bazıları şöyledir:

”Bir nur talebesini sıddıkiyet makamına götüren iki yol vardır: 1-Sadakat, 2-Fedakarlık.

Kelimelerin ruhu manevisi ihlasdır. İhlas olmadığı zaman, kelimeler eğitim mermisi gibi hedefi bulsa da tesir etmez. İhlas olmayınca attığın fikir mermileri hedefi bulamaz.

Bütün peygamberlerin,kutupların,evliyaların yolu ihlas yoludur. Bir tezgahtar,dükkana gelen müşteriye iltifat ediyor. Gururu,enaniyeti terk ediyor. Dünyevi işlerde bu gerekiyorsa, uhrevi işlerde çok daha fazlası lazımdır.

Risale-i Nurun yolu sırrı ihlastır.,kulluktur. Bu hakikatları en başta iç dünyamızı mamur etmek etmek için kullanacağız.

Nefsini ıslah edemeyen,başkasını ıslah edemez. Önce nefsini öldürki, nefisleri öldüresin. Anlattın anlattın tesir etmedi, diyeceksin ki ihlassız anlatmışım. Manen kirliyim.

Takva sahibi oldukça sözün müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lafızlar kalpten çıkmaz,ıslatsa ıslatsa dili ıslatır. Kalpten gelmez. Onun için manevi hayatın temizliği tahir olması şarttır.

Bir nur talebesinin manevi dengesi onun hizmetidir. Ne nisbette hizmet edersek,o nisbette dengedeyiz demektir. Bizim hizmetimizde ihtilafların çok önemli nedenlerinden birisi de DENKLİKTİR. Aynı seviyedeki kardeşler arasında ihtilaflar olabilir. Bu durumda ikisinden birisinin fedakarlık yapıp diğerine boyun eğmesi lazımdır. Böyle yapan bir nur talebesini melekler bile takdir eder.

En büyük mesele, Risale-i Nur’daki hakikatları ezberlemek değil onları yaşayabilmektir. Bir söz dermandır ama kimisine iyi gelir,kimisine kötü gelir. Hakikatları yerli yerinde kullanmalıyız.

Risale-i Nur’da merhaleler vardır. Bunlar:

1-Şevk devresi: Ruhun hakikatları kapmasıyla olur.
2-Muhabbet devresi: Risale-i Nur kalpte mekan tutar. Bu devrede tehlike yoktur. Evinde tavuk pişer,fakat o medresede çorbaya koşar.
3-Sebat Devresi: Tehlikeli olan devredir. Ülfetle kırılarak zuhur eder. Enaniyet ve süfli arzular çok olur. Bu devre sebat etmekle geçirilmelidir. Gaye en az zayiatla bu devreyi atlatmaktır. İrtibat azalır,ictimai meseleler aklını kurcalar. Sebat günahlardan çekinmek ve Risale-i Nurun kutsiyetine inançla olur.
4-Sadakat Devri: En son merhaledir. Arabistan’da Kutbu Azamda çıksa ona ittiba etmez. Risale-i Nura koşar.
5-Sıddıkiyet Makamı: Niyet ve nazar ile olur. Risale-i Nur’a köle gibi makamsız hizmet eden, manevi makamatın en müntehası olan Sıddıkiyete ulaşır. Bu ise tam mahviyetle olur.

Anlamak iki çeşittir:
1.İbareyi anlamak, 2.Hakikatını anlamak.
Uhuvvet risalesini okuduğu halde dövüşen insan ibareyi anlamıştır. Hakikatını anlamamıştır. Çünkü hakikatını anlayan insan kardeşiyle dövüşmez. Kardeşin seni tahkir ettiği halde sen ona muhabbet gösterebiliyorsan;işte o zaman sırr-ı uhuvvet tezahür eder.

Az değiliz. Az olduğumuza üzülmeyeceğiz. Çünkü kainat kuruldu kurulalı bu böyledir. Cemadat fazla, nebatat az; nebatat fazla, hayvanat az; hayvanat fazla, insanlar az; kafirler fazla, müslimler az; amiler fazla, veliler az; veliler fazla; asfiyalar az; asfiyalar fazla, enbiyalar az.

Bu kutsî hizmette durmak, düşmek demektir. Durmadan, yılmadan hizmet ,daima hizmet. Hizmet ALLAH rızası içindir,o ruh yok ise,hizmette yoktur. Risale-i NUR hizmeti hem cihaddır,hem ubudiyettir. Bu ikisini de beraber götürmemiz lazımdır.

Fedainin feda edemeyeceği hiçbir şeyi yoktur. ”Biz muhabbet fedaileriyiz”. Öyle ise muhabbet için feda edemeyeceğimiz hiçbir şeyimiz olmamalı.Şerefimiz,Haysiyetimiz,Enaniyetimiz.”

Ceylân Ağabey, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, şu duasına mazhar olmuştur:

“Yâ Erhamerrahimîn, ism-i âzamın hürmetine, bu nüshayı yazan Ceylân’ı cennetü’l Firdevste mesud eyle ve belâlardan muhafaza eyle. Âmin…âmin..âmin.”

Allah bizleri, İnşaallah Kur’an davasında büyütsün, yürütsün, çürütsün. Amin

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir