DEMİR GİBİ METİN, MİLASLI HALİL İBRAHİM

l897 yılında dünyaya gelen Halil İbrahim Çöllüoğlu, Milaslı Halil İbrahim adıyla risalelerde yer almıştır.Lem’alar, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Kastamonu Lâhikası ve Emirdağ Lâhikaları’nda şiirleri yazıları bulunmaktadır.

Kardeşlik ve dostluk mesleğinin bir ferdi olan Halil İbrahim’i Üstad Hazretleri, ”Demir gibi metin ve sarsılmaz” Milâslı Halil ibrahim, hakikaten Risale-i Nur’un demir gibi metin ve sarsılmaz bir şakirdidir. O kasaba onunla iftihar etmeli.” sözleriyle bizlere tanıtmaktadır.

Milâs’ta dedelerinden kalma tarihî Çöllüoğlu hanında hancılık ve otelcilik yapan Halil ibrahim Çöllüoğlu, şarklı bir Nur talebesi vasıtasıyla Üstadı ve Nur’ları tanır, Mustafa Ezener, Ahmed Feyzi Kul ve çeşitli kimselere Üstad’ı ve Risale-i Nur’ları tanıtmıştır.

Şair olan Milaslı Halil İbrahim, hatıra defterinde gün gün Eskişehir hapsini ve hadiseyi şiirleriyle şöyle anlatmaktadır:

“çok büyük bir musibet olan vâkanın küçük bir hatırası”
Uzatmayalım macerayı, 935 senesi, o günkü 26 Nisan’dı
İkindi namazını edadan sonra Belen Camiinde biraz kaldımdı.
Dışardan geliyordu birkaç ayak sesi
Meğer benim camide olduğumu haber almış hükûmetin polisi
Nihayet girdi içeri bir bekçi ile bir polis
Dediler: “Seni istiyor komiser, yürü tiz”
Kalktım camiden, hana uğramadan polisle yürüdüm
Boduroğlu mağazasının önünde komiseri gördüm.
Dedi: “Haydi bakalım, bir tarafa gideceğiz
Bu iş için sizin evi taharrî edeceğiz.”
Yürüdük iki polis, biri komiser, iki de mahalleden âzâ
İşte ondan itibaren gösterdi kendini kader-i İlâhî olan kaza.
Vardık eve, girdik içeri, başladılar, her tarafı arıyorlar
Evdekiler telâş ve havfla, bana “Bu nedir?” diyorlar.
Aradıkları benden, Bediüzzaman Hazretlerinin risaleleri imiş
Zaten gizli olmayan risaleleri bulunca dediler: “Gerisi nerede?” Bu ne iş?
Komiserin istihza ile yüzü gülmüştü
Çünkü yakalamıştı güya mücrimi.
Aldılar risaleleri, beni de götürdüler polis dairesine”

Eskişehir mahkemesinde Üstad Bediüzzaman, Milâslı Halil İbrahim’i şöyle müdafaa ediyor:

“Hem ezcümle Milâslı Halil İbrahim. Bu adam altı-yedi sene evvel benim eski memleketli bir talebem vasıtasıyla bana karşı bir dostluk hissetmiş. Sonra bu üç-dört sene evvel kendi işi için Eğirdir’e gelip Barla’da beni gördü. Hafız Bey ve Hacı Hüsnü gibi meb’uslara verdiğim ve gösterdiğim risalelerimden bir-iki tanesini vermiştim.

Sonra bu adam Kur’ân’a ve imana fazla iştiyakı olduğundan, musırrane benden imanî eserler isteye isteye ve her bir fırsatta bana selâm ve tebrik mektupları samimî gönderdiğinden dayanamadım. Kendime mahsus yazdırdığım risaleleri ona göndermeye mecbur oldum. Fakat başkalarına göstermemek için üzerlerine ‘Mahremdir’ diye yazıyordum.

….    ….   ….

Şimdi ben kendi vicdanımla bu zatta iman ve Kur’ân’a karşı iştiyaktan başka bir his bulamadığını ve benim gibi siyasetle hiç alâkası olmadığını ve benim mesleğimden hariç entrikalara kapılmadığını kanaatım geldiğinden, onu da hususî kardaş telâkkî ettim. Kendime has yazılarımı ona da gönderdim.

İşte on sene zarfında Halil İbrahim gibi iki-üç dostuma hususî ve imanî risalelerimi göndermek elbette, hiçbir cihetle itiraz olamaz. Tesettür risalesi ise yanlışlıkla ona gitmiştir.

İşte bu adamın benim hakkında tesbit edilmeyen suçumdan ona hakikî bir suç ifraz edip ve onun suçundan İnce Mehmed gibi bazı adamlara hisse çıkarmak, elbette Eskişehir mahkemesi gibi kuvvetli hüsn-ü adaleti takip eden yüksek bir mahkeme bunu hoş görmez.”

Eskişehir mahkemesinde altı aya mahkûm olan Milaslı Halil İbrahim Çöllüoğlu, hapisten tahliyesine altı ay kala, l935’in Eylül ayında da “Eskişehir hapishanesinde çıkmama kırk bir gün kalınca karalanmış bir buçuk satır” başlığı altında şiirlerle o günleri anlatmıştır.

Milâs’ın Hacı İlyas Mahallesinde oturan Halil İbrahim, aynı mahallede oturan Mehmed İnce ile arkadaştılar.Eskişehir Hapsinden sonra, her iki arkadaş, sekiz yıl sonra Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile beraber, Denizli Hapsinde de dokuz ay beraber kalmışlardır.

Lahikalarda yer alan bir mektubunda ise Milaslı İbrahim:

”Efendim; İsterim ki Yirmi Yedinci Mektubun tatlı sadâları içerisinde benim de boğuk sesim çıksın. Lâkin heyhât o maden-i esrâr bahrinden dem vurmak haddim değil. Benim arzum ve iştiyâkım, o gülistana girebilmek ve o güzel güllerden koklamak. Yoksa onun tavsifinde âciz ve kasırım. Gerçi kalbimde galeyan eden mânâlar çoktur. Lâkin her nedense, lisan hissiyatımızın tercümanı olamıyor.”(Barla Lahikası, 233 Mektub)

Risale-i Nur’un kahraman talebelerinden Milâslı Halil İbrahim Çöllüoğlu, l Temmuz l956’da Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Nurkoy olarak, kendisine Allah’tan rahmet dileriz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir