MÜBAREKLER HEYETİ

Kuleönü, Isparta’ya 23 km. uzaklıkta bulunan Atabey ilçesinin güneyindeki bir kasabadır. Isparta’nın birçok kasabasında olduğu gibi Kuleönün de birçok Nur talebesi vardı. Risale-i Nur’un elle çoğaltıldığı ilk yıllarda Kuleönlüler, Isparta’dan gelen kitapları alır, çoğaltır ve sonra Barla’ya getirirlerdi.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Kuleönü talebeleri için mektuplarda kullandığı tabir “Mübarekler Heyeti”dir. Üstad Bediüzzaman “Mübarekler Heyeti”nin ilk temsilcisi olarak da Sarıbıçak lakaplı Mustafa Ertürk’den “Mübarek Mustafa” olarak bahseder. Hattâ Üstad Bediüzzaman, Sav ve Kuleönü kasabaları için medrese-i Nuriye hükmünde olduğunu da söylemiştir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, o dönemde talebelerinin arzu ve şevklerini arttırmak maksadıyla, bir takım tabirler ve iltifatlar kullanmıştır. Mübarekler Heyeti iltifatı da böyledir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, talebelerinin gayreti, şevki onların Risale-i Nur’daki hizmetlerini bir ekip halinde yapmaları için de bu isimleri kullanmıştır.

Risale-i Nur’ların muhtelif bölümlerinde geçen, Mübarekler Heyeti ile alakalı bazı bölümler şöyle:

”Risale-i Nur’un eski ve ehemmiyetli ve çalışkan bir şakirdi olan Kâtip Osman’ın sadık ve hikmetli rüyası ve mutabık tâbiri onları müferrah ettiği gibi, bizleri de mesrur eyledi. Ve o mektubuyla merak ettiğim şeyleri ve Hüsrev ve Rüşdü, Hâfız Ali, Zühdü Bedevî, Nuri ve Nur fabrikası sahibi, Tâhir’ler, Mübarekler Heyeti, medrese-i Nuriye ve ümmî ihtiyarlar ve mâsum çocuklar, umumlarının selâmlarını yazıyor. Biz de onlara birer birer selâm ediyoruz, muvaffakiyetlerine ve selâmetlerine dua ediyoruz.”
(Kastamonu Lahikası, 89 Mektub)

”Aziz, sıddık kardeşlerim; Ben, şimdiye kadar Nur fabrika dairesinin Mübarekler Heyetinden iki ehemmiyetli rükünler kurtulmuşlar tahmin ederim. Elhak, o daire, o heyet, altı yedi senede yirmi otuz sene kadar fâtihâne iş görmüşler. Parlak kalemlerinin yâdigârları gibi, onların hizmetlerine tevakkuf etmez; onların bedeline, onların defter-i a’mâllerine hasenat yazdırıyor. Hattâ Hizb-i Nurînin öyle bir kuvvetli fütuhatı var ve öyle ehemmiyetli yerlere girmiş ki, onu neşredenler mütemadiyen çalışıyorlar hükmündedir.(On Üçüncü Şua)

”Mahkeme tarafından bana iade edilen, daha elime geçmeden postadan müsadere edilen Mübarekler Heyetinin pehlivanı Küçük Ali’nin bir mektubunu gördüm ki, her iki sene bir defa bütün Risale-i Nur’u yazmaya karar vermiş, yapmış. Bu kahramanlığı ile, benim, Risale-i Nur’un birinci şakirdi olan Büyük Mustafa’da hakikî bir Abdurrahman’ı ve arkasında çok Abdurrahman’ları göreceğim diye keşfiyatımı tam tasdik etmiş ve o mübarek Mustafa’nın vazifesini tam yapmış. Ve Hafız Mustafa dahi, Hafız Ali zamanında tam bir muavini ve vefatından sonra tam bir vârisi olduğunu hapiste gösterdi. Demek mübarek heyet-i âlisinde, on sekiz sene evvel ümit ettiğim hizmet-i Nuriyeyi tam yapmışlar ve yapıyorlar. Ektikleri tohumlar, onlar çalışmasalar da, onların bedeline mahsulât veriyor. Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz.(Emirdağ Lahikası, l, 56 Mektub)

”Mübareklerin kahramanlarından Büyük Abdurrahman’ın (Küçük Ali’nin), Hâfız Mustafa’nın faaliyet ve gayretleri ve Hâfız Mustafa’nın bu defaki mektubundaki bazı noktaları beni sürur yaşıyla ağlattırdı.”(Kastamonu Lahikası,68 Mektub)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir