BAŞARININ SIRRI NERDE SAKLI

İKİNCİ SEBEP

Ehl-i dalâletin zilletindendir ittifakları; ehl-i hidayetin izzetindendir ihtilâfları. Yani, ehl-i gaflet olan ehl-i dünya ve ehl-i dalâlet, hak ve hakikate istinad etmedikleri için, zayıf ve zelildirler. Tezellül için, kuvvet almaya muhtaçtırlar.

Bu ihtiyaçtan, başkasının muavenet ve ittifakına samimî yapışırlar. Hattâ, meslekleri dalâlet ise de, yine ittifakı muhafaza ederler. Adeta o haksızlıkta bir hakperestlik, o dalâlette bir ihlâs, o dinsizlikte dinsizdârâne bir taassup ve o nifakta bir vifak yaparlar, muvaffak olurlar.

Çünkü samimî bir ihlâs, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.(HAŞİYE)

Amma ehl-i hidayet ve diyanet ve ehl-i ilim ve tarikat, hak ve hakikate istinad ettikleri için ve herbiri bizzat tarik-i hakta yalnız Rabbini düşünüp tevfikine itimad ederek gittiklerinden, mânen o meslekten gelen izzetleri var.

Zaaf hissettiği vakit, insanların yerine Rabbisine müracaat eder, medet Ondan ister. Meşreplerin ihtilâfıyla, zâhir-i meşrebine muhalif olana karşı muavenet ihtiyacını tam hissetmiyor, ittifaka ihtiyacını göremiyor.

Belki hodgâmlık ve enâniyet varsa, kendini haklı ve muhalifini haksız tevehhüm ederek, ittifak ve muhabbet yerine, ihtilâf ve rekabet ortaya girer. İhlâsı kaçırır, vazifesi zîrüzeber olur.
HAŞİYE : Evet, “Men talebe ve cedde, vecede” bir düstur-u hakikattir. Külliyeti geniş ve genişliği mesleğimize de şâmil olabilir.’ ‘ (Yirminci Lem’a)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu risalede doğru yolda olanlar ile olmayanları tahlil ediyor. Ehl-i dalalet(doğru yoldan sapan) in başarılı olmasının gerçeğini izah ediyor. Zayıf ve güçsüz oldukları için kuvvet almaya mecburdurlar. Yardım ve birlikte olma ihtiyacına sıkı sıkı yapışırlar. İttifakı muhafaza ederler. Bunun neticesinde ise ihlas ortaya çıkar. İstediklerine ulaşırlar.

Doğru yolda olanlar ise, birbiriyle ittifak etmek, sonra Allah’a dayanmak yerine, Rabbisine müracaat eder, ondan yardım ister. Daima kendi meslek ve meşrebini haklı diğerini haksız görür, ihlası kaçırır. Ve  başarısız olur. Allah, icraatını sebepler perdesi ile ortaya koyuyor. Sebeplere müracaat etmeyene neticeyi vermiyor.

Allah’ın kainatta bazı kanunları var. Bu kanunlara uyan başarıya ulaşır. Bu da samimiyet ve fedakarlıkla bir işi yapmadır. Yapılan herhangi bir işi samimiyetle, fedakarlıkla, hakkını vererek yapmak o işte netice aldırır. Burada mümin olma şartı yok. Herkes için geçerli. Ateş herkesin elini yaktığı gibi, sabırda herkesi zafere ulaştırır.

Üstad Hazretleri bu konu da son noktayı şöyle koyar: ”Çünkü samimî bir ihlâs, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.”

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir