Bitlis Adilcevazlı olan Bekir Ağa, 1889 da Adilcevaz’da doğdu. Asıl Adı Bekir Çelik’tir.Risale-i Nurlarda Emrullah oğlu Bekir Ağa olarak bilinir.
Bediüzzaman Hazretlerine Barla’da talebe olan Bekir Ağa Üstad Hazretlerinin,”Ümmi fakat allâmelerin işini gören ve esrar-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan ahiret kardeşim Adilcevazlı Bekir Ağa…” (Barla Lâhikası)iltifatına mazhar olmuştur.

Risâle-i Nur’un yazılma, yayılma ve okunma istidadı gösterdiği yıllarda Bekir Ağa, Risâle-i Nurları köyden köye götürerek muhtaç gönüllere iletmiştir. Kendisi ümmîdir. Risaleleri birisine okutarak dinlemek suretiyle öğrenmiştir. Bediüzzaman Hazretleri ve Barla’daki Nur Talebelerinin mektublarında Bekir Ağa ile alakalı çok bölümler vardır.Burada geçen ifadelerden, Bekir Ağanın o yıllarda adeta etrafa, iman ve Kur’an hakikatlerini taşıyan, onlara okutan, insanlara ulaştırmak için çırpınan birisi olduğu anlaşılmaktadır.

Bekir Ağa, şarktan sürgün olarak Isparta’ya gelmiştir. Burada seyyar satıcılık işiyle meşgul olurken, Barla’da Üstad’la hemşerilik yoluyla tanışarak ona talebe olur. Ümmi hâli içerisinde her gittiği yere Risâle-i Nur’un o kudsî formalarını dağıtarak Nur’un ve Üstad’ın hizmetinde bulunur.

Üstad Hazretleri Lem’alar adlı eserinde,Bekir Ağa’ya yine şu ifadeleriyle iltifat eder: “Gavs-ı Âzam’ın tâbiriyle Bekir Bey, bizim tâbirimizle Bekir Ağa…” (Lem’alar. 173)

Üstad Hazretlerine son derece bağlı ve Risâle-i Nur’un hizmetinde fevkalâde bir anlayış kabiliyetine sahip olan Adilcevazlı Bekir Ağanın lahikalardaki bir mektubu :

“Fazîlet-meâb Üstadım Hazretleri,

Efendim, evvelâ arz-ı tâzim ve hürmetle mübarek ellerinizi öperek, her an ve zaman lisanıma yakıştığı kadar duâ eder ve duânızı rica ediyorum.
Efendim, malûmunuz, fakir talebeniz ve kardeşiniz cahil olduğum halde, güneş-misâli olan risâle-i bergüzîdelerinizden umum Nur Risâlelerinizi okutup dinledim. Güneşin nuruna sed çekilemediği gibi ve sed çekilmek ihtimali olmadığı gibi, risâlelerinize de sed çekilemez. Onları istimâda ruh ve kalbimi tetkik ettim; tetkikatımda ne gibi hissetmiş ve anlamış olduğumu aradım. Baktım ki, ruh ve kalbimde bir feyezan ve coşkunluk var ki, beni bilâihtiyar bir vazifeye sevk etmek için hemen ‘Haydi, haydi’ diye tazyikata başladı. Ben de ruhumda olan bu vâkıayı takip ederken, o Nurların irae ettiği miftahları gördüm ve gösterildi. Anladım ki, bu anahtarlarla icap eden kapıları açıp, o Nurlara ehil olan kardeşlerimi—min gayri haddin—arayıp bulmak vaziyeti adeta bana emrolunup, o Nurlardan güneş gibi nur saçılması hususunda ben de bu hâli kendime vazife addettim.
O Nurlardan almış olduğum anahtarları teslimle, hâin-i din olan mülhidlerin elleri kımıldanmayacak derecede kırılması için, hamden lillâh, bu kardeşlerimi arayıp buldum. Emânetullah ve emânât-ı Peygamberînin (asm) gayet parlak, yakut ve zümrütten kıymettar olan hazinelerini o zatların ellerine teslim ettim. Elhamdülillâh, Cenâb-ı Hak muvaffak etti. O mübarek eserlerinizi mütalâa eden eşhas, insan iseler ve insaniyetle alâkaları varsa imân eder. İnanmadıkları takdirde, ya insaniyetten istifa etmeli veyahut ‘İnsan değiliz’ demeli. Bu eserler başlı başına, ayrı ayrı birer fâtihtir. İnşaallah, her cihetle feth ederek fâtih olacaktır. Cenâb-ı Mevlâ âhirette cümlemizi sevabına nâil eyleyip şefaatine mazhar buyursun. Âmin.
Tekrar mübarek ellerinizi bûs ile duânızı istirham eylerim, efendim hazretleri.
Talebeniz Emrullah oğlu Bekir” (Barla Lâhikası,108 Mektub)

Eskişehir hapishanesinde Üstad’la birlikte bir seneye yakın hapiste kalmış, mahkeme müdafaasını da Üstad Hazretleri yapmıştır.

Şarktan sürgün gelenler için çıkan afla memleketi Adilcevaz’a dönen Bekir Ağa, 24 Nisan 1961 yılında vefat etmiştir. Sözleri ihtiyac saqhiplerine yetiştiren Bekir Ağaya, Nurkoy olarak Allah’tan rahmet dileriz.

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir