HAYALE CEZA VERİLMEZ

”BİRİNCİ VECİH – BİRİNCİ YARA

Şeytan, evvelâ şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetme döner. Hayale karşı şetme benzer bazı pis hatıraları ve münâfi-i edep çirkin halleri tasvir eder. Kalbe “Eyvah!” dedirtir, ye’se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi, Rabbine karşı sû-i edepte bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister. Bu yaranın merhemi budur:

Bak, ey biçare vesveseli adam! Telâş etme. Çünkü senin hatırına gelen şetim değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tahayyül-ü şetm dahi şetm değildir. Zira, mantıkça, tahayyül, hüküm değildir. Şetm ise hükümdür.

Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır. Yani, onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zaten şeytanın da istediği odur.”(Sözler, Yirmi Birinci Söz)

Şeytan, insanları rahatsız edip aldatmak için önce vesveseyi kalbe atar, eğer kalp o akla ve hayale gelen şeyi kabul etmez ise şüpheden şetme, yani çirkin bir hayale döner. O hayalde edep dışı bazı pis ve çirkin hatırlatmaları yapar. Amaç, kalbi ümitsizliğe düşürmektir. Vesveseli adam telaşa kapılıp der ki, eyvah kalbim Allah’a karşı edepsizlikte bulunuyor. Bu halden müthiş bir heyecan ve endişe hissetmeye başlar ve kurtulmak için Allah ve din hakkında düşünmemeyi ve gaflete dalmayı çare zannederek, şeytanın istediği tuzağa düşer.

Önce hayal edilir, sonra düşünülür, tasarlanır ve akla havale edilir. Sonra hüküm olur. Kötü bir sözü hayal etmekle o söz söylenmiş olmaz, söylenirse hüküm haline gelir. İman mahalli kalbdir. Şeytan kalbe en tehlikeli yoldan, küfür ve inkarla müdahele etmek ister. Başaramazsa hayalde ve düşüncede devam eder. Kötü şeyleri hayale getirir.

Şeytanın işi şüphe ve tereddütte bırakmaktır. Bir konu sana söylenince, ”acaba” dedin mi? Şüpheye düşersin. Yok, ”olmaz” deyip yola devam etmek lazım. Şeytan insanın düşüncesini kirletmek ister, ”namaz kültür, fizik v.s.” der. ”Kalbimizin temizliği önemlidir” gibi telkinlerle şüpheler verir. Etkilenmezsen, bu sefer silah değiştirir. Namazın zevk ve güzelliğini bozmağa çalışır. Bir kimse vesvese olduğu halde kalbinde bir endişe ve üzüntü duymuyorsa, onun vesvese olduğunu biliyorsa o hastalıktan kurtulmuştur.

Allah’ın huzurunda iken, hayalimize pis şeyler gelirse ne yapmamız lazım. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, elimize iki formül veriyor.
1-Telaş etme, o küfür değil. Küfür düşünmek, hayal etmekle ceza olmaz. Ben birisini öldürecem, hayal etsem ceza alırmıyım? Hayır. İş hükümdür. Cezayı gerektirir. Hayal etmek hüküm değil, ağızdan çıkan söz hükümdür.
2-O sözler senin kalbinin sözü değil. Çünkü kalbin ondan üzülmüş ve mahzun. O söz şeytandan gelir, kendi sözü değil. Kendinden zannedip boşa kendini üzme. İnsan kabul edip tasdik ettiği bir şeyden dolayı üzülmez ve mutsuz olmaz. İnsan şeytandan gelen vesveseden üzülüp sıkılıyor ise, bu onun kalbinden gelmediğinin en büyük delilidir demektir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir