HUZUR VE EMNİYET

”Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz…”(Emirdağ Lahikası II)

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, talebelerine ve bizlere bu mektubta bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. İlk tavsiye, müspet hareket etmektir. Müspet hareket,duruma göre,hal ve vaziyete uygun hareket etmektir. Dahilde asayişi muhafaza edip fitne ve fesattan uzak kalarak, sadece iman hakikatleri ile meşgul olmaktır. İman hizmeti bir insan için bu dünyada en önemli bir vazifedir. Bu hizmetle kalplere iman nurunun yerleşmesine çalışılır.

İnsanoğluna yapılabilecek en büyük yardım iman hizmetidir. Kalpten küfür sökülüp atılacak,yerine iman yerleştirilecektir. Netice de bir insan iman nimetine kavuşursa, o insan artık bütün âlemlerin Rabbine vâsıl olmuş, âlemlerin yaratıcısını bulmuştur. Bu ise huzur ve emniyet ile olur.

İkinci tavsiyesi ihlastır. Kur’an Talebesi, Nur Talebesi olan bir kişinin tek hedef ve gayesi vardır. Allah’ın rızasını kazanmak. Başka hiçbir amacı yoktur, olmamalıdır.

Allah’ın vazifesine karışmamak üçüncü önemli tavsiyedir. İnsan kendi vazifesi olan tebliğ de bulunur, ve vazifesi biter. Hidayet, Allah’a aittir. İnsan kendi vazifesi ile meşgul olup Allah’ın vazifesine karışmamalıdır.

Bir Nur Talebesi, Risale-i Nur’un esaslarına riayet ederek ihlasla bir iman hizmeti yaptığı halde, insanlara anlatmada umduğu neticeye ulaşamaması hâlinde, ümitsizliğe düşmemesi için Üstad Hazretleri bu konuda noktayı böyle koyar: “Vazife-i İlâhiyyeye karışmamak.”

Kalpler Allah’ın yed-i kudretindedir ve Hâdî, hidayet veren ancak O’dur. Okuduklarımız ve anlattıklarımız muhatabımızın kalbinde ancak onun lütfuyla, iradesiyle yer alır, bizim arzu ve irademizle değil.

Dördüncü tavsiye iman hizmetinde sabırlı ve metanetli olmak. Zira  hayırlı işlerin zararlı engelleri çok olur. Bize düşen sabır, sözünde durmak ve  kararından dönmemektir.

Üstad Hazretlerinin bu pragraftaki son tavsiyesi şükürdür. Bu tavsiyesini bir Nur Talebesi şöyle değerlendirmelidir. İnsanlar dünyanın basit, boş işleri, hatta gayr-ı meşru istekleri uğrunda her bir sıkıntıya katlanırlarken, Kur’an davası, Peygamber davası, iman dâvâsı, tevhid dâvâsını, ben ilân etme uğrunda bir takım eza ve cefalara mâruz kalıyorsam, bunu İlâhî bir lutuf bilmeliyim. Asırlardır, Peygamberler ve nice insanlar bu yolda çektikleri sıkıntılara katlanmışlar öyleyse bende halime şükretmeliyim demelidir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir