Halimi, istirahatimi düşünen ve her musibete karşı sabırla sükûtumu istiğrap eden dostlarımın şöyle bir sualleri var ki: “Sana gelen zahmetlere, sıkıntılara nasıl tahammül ediyorsun? Halbuki eskiden çok hiddetli ve izzetli idin; ednâ bir tahkire tahammül edemezdin.” Elcevap: İki küçük hâdiseyi ve hikâyeyi dinleyiniz, cevabını alınız. Birinci hikâye: İki sene evvel benim hakkımda bir müdür sebepsiz, […]

“DÖRDÜNCÜ SUAL: Mahbuplara olan aşk-ı mecazî aşk-ı hakikîye inkılâp ettiği gibi, acaba ekser nasta bulunan, dünyaya karşı olan aşk-ı mecazî dahi bir aşk-ı hakikîye inkılâp edebilir mi?” Elcevap: Evet. Dünyanın fâni yüzüne karşı olan aşk-ı mecazî, eğer o âşık, o yüzün üstündeki zeval ve fenâ çirkinliğini görüp ondan yüzünü çevirse, bâki bir mahbup arasa, dünyanın […]

”Amma mevt nimet olduğunun ciheti ise, çok vücuhundan dört vechine işaret ederiz. Birincisi: Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i hayatiyeden âzâd edip, yüzde doksan dokuz ahbabına kavuşmak için âlem-i berzahta bir visal kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir. İkincisi: Dar, sıkıntılı, dağdağalı, zelzeleli dünya zindanından çıkarıp, vüs’atli, sürurlu, ıztırapsız, bâki bir hayata mazhariyetle, Mahbûb-u Bâkînin […]

”Yoksa نَسُوا اللهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْ اُولٰۤئِكَ هُمُ الْفاَسِقُونَ   “Onlar Allah’ı unuttular. Allah da onlara kendilerini unutturdu. Onlar yoldan çıkmış kimselerin tâ kendisidir.” Haşir Sûresi, 19. ayeti) sırrına mazhar olup, nefsini unutup, hayatın zevâlini düşünmeyerek hususî, kararsız dünyasını aynı umumî dünya gibi sabit bilip kendini lâyemut farz ederek dünyaya saplansa, şedit hissiyatla ona sarılsa, onda boğulur, […]

İKİNCİ SUAL: Furkan-ı Hakîmde, اَلَّذِى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً “Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü de, hayatı da yaratan Odur.” Mülk Sûresi,2) gibi ayetlerde, “Mevt dahi hayat gibi mahlûktur; hem bir nimettir” diye ifham ediliyor. Halbuki, zâhiren mevt inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir, hâdimü’l-lezzâttır. Nasıl mahlûk ve […]

BİRİNCİ SIR Bismillâhirrahmânirrahîm’in bir cilvesini şöyle gördüm ki: Kâinat simasında, arz simasında ve insan simasında, birbiri içinde birbirinin nümunesini gösteren üç sikke-i rububiyet var. Biri, kâinatın heyet-i mecmuasındaki teâvün, tesanüd, teânuk, tecâvübden tezahür eden sikke-i kübrâ-yı Ulûhiyettir ki, Bismillâh ona bakıyor. İkincisi, küre-i arz simasında, nebâtat ve hayvanâtın tedbir ve terbiye ve idaresindeki teşabüh, tenasüp, […]

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ’in binler esrarından altı sırrına dairdir. İHTAR: Besmelenin rahmet noktasında parlak bir nuru, sönük aklıma uzaktan göründü. Onu, kendi nefsim için, nota suretinde kaydetmek istedim. Ve yirmi otuz kadar sırlar ile, o nurun etrafında bir daire çevirmekle avlamak ve zaptetmek arzu ettim. Fakat, maatteessüf, şimdilik o arzuma tam muvaffak olamadım. Yirmi […]

هَلَكَ النَّاسُ اِلاَّ الْعاَلِمُونَ وَهَلَكَ الْعَالِمُونَ اِلاَّ الْعَامِلوُنَ وَهَلَكَ الْعَامِلُونَ اِلاَّ الْمُخْلِصُونَ وَالْمُخْلِصُونَ عَلٰى خَطَرٍ عَظِيمٍ “İnsanlar helâk oldu-âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu-ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu-ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.”(Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 2:415; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 3:414.) Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü […]

HAMİSEN: Bir mektupta, buradaki hissiyatıma hissedar olmak arzusunu yazmıştın. İşte binden birini işit. Bir gece, yüz tabakalık irtifada, bir katran ağacının başındaki yuvada, semânın yıldızlarla yaldızlanmış güzel yüzüne baktım; Kur’ân-ı Hakîmin  فَلاَ اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ – اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِ “Yemin olsun gizlenen ve açığa çıkan yıldızlara.” (Tekvir Sûresi,15-16 ayeti) kaseminde ulvî bir nur-u i’câz ve parlak bir […]

Madem her şey mânen “Bismillâh” der; Allah namına, Allah’ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi “Bismillâh” demeliyiz. Allah namına vermeliyiz, Allah namına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız. SUAL: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor? ELCEVAP: Evet, o Mün’im-i Hakikî, bizden o […]