AKIL, AYETE MUHTAÇTIR

 

Bil, ey gafil, müşevveş Said! Cenâb-ı Hakkın nur-u marifetine yetişmek ve bakmak ve âyât ve şahitlerin âyinelerinde cilvelerini görmek ve berâhin ve deliller mesâmâtıyla temâşâ etmek iktiza ediyor ki, senin üstünden geçen, kalbine gelen ve aklına görünen herbir nuru tenkit parmaklarıyla yoklama ve tereddüt eliyle tenkit etme.

Sana ışıklanan bir nuru tutmak için elini uzatma. Belki gaflet esbabından tecerrüd et, onlara müteveccih ol, dur. Çünkü, ben müşahede ettim ki, marifetullahın şahitleri, burhanları üç çeşittir:

Bir kısmı su gibidir. Görünür, hissedilir, lâkin parmaklarla tutulmaz. Bu kısımda hayalâttan tecerrüd etmek, külliyetle ona dalmak gerektir. Tenkit parmaklarıyla tecessüs edilmez; edilse akar, kaçar. O âb-ı hayat, parmağı mekân ittihaz etmez.

İkinci kısım, hava gibidir. Hissedilir, fakat ne görünür, ne de tutulur. Ona karşı sen, yüzün, ağzın, ruhunla o rahmet nesîmine karşı teveccüh et, kendini mukabil tut. Tenkit elini uzatma, tutamazsın. Ruhunla teneffüs et. Tereddüt eliyle baksan, tenkitle el atsan, o yürür, gider. Senin elini mesken ittihaz etmez, ona razı olmaz.

Üçüncü kısım ise, nur gibidir. Görünür, fakat ne hissedilir, ne de tutulur. Öyleyse, sen kalbinin gözüyle, ruhunun nazarıyla kendini ona mukabil tut ve gözünü ona tevcih et, bekle. Belki kendi kendine gelir. Çünkü nur, elle tutulmaz, parmaklarla avlanmaz. Belki o nur ancak basiret nuruyla avlanır. Eğer haris ve maddî elini uzatsan ve maddî mizanlarla tartsan, sönmese de gizlenir. Çünkü öyle nur, maddîde hapse razı olmadığı gibi, kayda giremez, kesîfi kendine mâlik ve seyyid kabul etmez.”(Lem’alar, Onuncu Nota)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu nota da önemli bir konuya dikkat çekiyor. Ayet, karşısında akıllar ne kadar dahi ve parlak da olsa sönüktür, karışıktır, çaresizdir ve hakkı bulmaya güç yetiremezler. Akıl ayete muhtaçtır. Üstad Hazretleri bu inceliğe işaret ederek, tevhid delillerini akıl ve mantık ölçüsü ile tartmaya kalkıp, latif ve nurani olan ruh, vicdan, kalb delillerini görmezden gelerek sadece akıl ile yol alınamayacağını bize kendi üzerinden ders veriyor.

Allah’ı bilme ve tanımanın şahit delilleri üç çeşittir. Birisi su gibidir. Su havaya göre, görünür, hissedilir ama elle tutulmaz. Su gibi olan marifet işaretleri elle,gözle değil akıl idrak ile hissedebilir. İkincisi hava gibidir. Nuranidir, ancak kalb ile idrak edebiliriz. Üçüncüsü nuraniyet ne hissedilir, ne de görünür. Bu delilleri de ancak ruh ile idrak edebiliriz.

Ruha gelen nurani marifet delilleri elle tutulmaz, parmaklarla avlanmaz, basiret nuru ile elde edilir. Kalbin hissettiği bir hakikat nurunu ise maddi ve mantıki ölçüler tartamaz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir